İçeriğe geç

Sulukule İstanbul’un Neresinde? Ya “Lotus Çiçekleri”?!

09 Ocak 2012

Sulukule Gönüllüleri Derneği “Lotus Çiçekleri”ni bir hayli önemsiyor… Kim bu Sulukule Gönüllüleri? “Lotus Çiçekleri” ne demek? Belki de en önemlisi: Sulukule bu kentin neresinde? Dernek, Sulukule Platformu altında 2010 yılından bu yana gönüllük faaliyetlerini sürdürüyor. Kentsel dönüşüm projesi ile Sulukule’den tahliye edilen ailelerin birçoğu Karagümrük’te bulunan bu dernekten destek alıyorlar. Sulukule Gönüllüleri, Lotus Çiçekleri yani mahalle çocukları için düzenledikleri atölye çalışmaları ve etüt programlarıyla rol model olarak projeler geliştiriyorlar. Homo Insurrectus ekibi olarak Lotus çiçekleri için verilen bu çabayı merak ettik ve Dernek Yönetim Kurulu’ndan Şehir ve Bölge Plancısı Aysun Koca ile konuştuk, iyi okumalar…

Kübra Kalkandelen: Sulukule serüveni nasıl başladı?

Aysun Koca: Sulukule’de kentsel dönüşüm süreci resmi olarak 2005 yılında başlar. Ancak bunun öncesinde mahallenin yoksullaştırılıp, köhneleşme sürecinde kendi haline bırakılması, bu tür bir proje için savunulan en önemli argüman olmuştur. Süreci özetlersem kısaca, 05 Temmuz 2005 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan 5366 sayılı Yıpranan Tarihi ve Kültürel Taşınmaz Varlıkların Yenilenerek Korunması ve Yaşatılarak Kullanılması Hakkında Kanun kapsamında “Sulukule Kentsel Yenileme Projesi” hazırlandı. 2005 yılında Sulukule, Kentsel Dönüşüm Yasası kapsamında, bu tür projelerin uygulanacağı ilk yer olarak seçildi ve Bakanlar Kurulu’nda kabul edildi. 2006 yılında, Hatice ve Neslişah Sultan Mahalleleri yani Sulukule Bakanlar Kurulu kararıyla ‘Yenileme Alanı’ ilan edildi ve ‘Acele Kamulaştırma Kararı’ çıktı. TOKİ, İstanbul Büyükşehir Belediyesi ve Fatih Belediyesi protokol imzaladı. 2007’ye geldiğimizde Sulukule için hazırlanan proje kabul edildi ve yıkımlar başladı. 2006 yılında Bakanlar Kurulu tarafından ilan edilen ‘acele kamulaştırma’, 2008 yılı sonuna dek uygulanmadı. 2009 yılında ise dünyadaki ilk Roman yerleşimlerinden biri olan Sulukule’de hükümetin ‘kentsel dönüşüm’ kararıyla başlayan yıkım, Türkiye’den ve dünyadan gelen tepkilere rağmen ayakta kalan son evin yıkımıyla son buldu. Sulukule’deki Hatice ve Neslişah Sultan Mahalleleri’nde 3.500 Roman ikamet ediyordu.

Bu süreçte kentsel dönüşüm projelerinin etkisi nedir?

Böylesi uygulamalar İstanbul’un pek çok semtinde uygulanmaya başladı. Kentsel dönüşüm ve bu konu için özel olarak çıkarılan yasa (5366) belediyelere büyük yetkiler verdi ve elini güçlendirdi diyebiliriz. Tarlabaşı, Fener-Balat ve Ayvansaray, Süleymaniye bu yasa kolaylaştırıcılığı ile yıkılıyor veya yıkılacak, sakinleri yerlerinden edilecek. Kent merkezindeki yoksulluk kentin uzak köşelerine taşınacak, bir nevi halının altına süpürülmüş olacak.

Dernek genel olarak sadece çocuklar ile mi ilgileniyor? Bu dernek faaliyetlerinden kimler faydalanabilir, sadece Sulukuleli mi olmak gerekiyor?

Hayır, sadece çocuklar için kurulmuş bir dernek değil. Kadınlar ve çocukların birlikte desteklenmesi amaçlarımız içindeydi zaten. Derneğe gelebilmek için Sulukuleli olmak gerekmiyor elbette.  Derneğe kayıtlı çocuk sayımız şu anda 300’ü buldu ve civar mahallelerden hatta derneğe görece uzak semtlerden (Çarşamba, Hırka-i Şerif gibi) gelen çocuklarımız da bulunuyor.

Çocuklarla nasıl çalışmalar yapıyorsunuz?

Genel olarak haftada 4 gün okul çıkış saatlerine göre düzenlediğimiz etüt saatlerimiz var. Bu saatlerde okul ödevlerini derneğe gönüllü olarak gelen TOG’lu üniversite öğrencilerinin yardımları ile yapıyorlar. Çoğunun evinde ders çalışma ortamı ve ödevinde yardımcı olacak birilerinin olmaması sebebiyle bu tür derslere destek etütleri çok rağbet görüyor diyebilirim. Her hafta olmasa da haftada bir gün de film izleme, kağıt kesme-yapıştırma gibi sosyal faaliyetler de yürütüyoruz.

Sulukuleli çocukların böyle bir çalışmaya ihtiyacı olduğu düşüncesi nasıl oluştu?

Sulukule Platformu gönüllüleri, bir yandan haksız tahliyelere karşı çıkıp, alternatif bir ‘Yerinde Yenileme ve İyileştirme Projesi’ hazırlarken, diğer bir yandan Sulukule Çocuklarıyla atölyeler yapmakta ve onları örgün eğitim sistemine kazandırmaya çalışmaktaydılar. Mahalle tamamen yıkılmadan birkaç yerde çocuk atölyeleri kuruldu. Ancak mahalle yıkıldıktan ve yeni evlerin inşası için şantiyeler kurulduktan sonra bu atölyeler de kapanmak zorunda kaldı. Mahallede inşaatların başlamasının ardından kapanan çocuk atölyelerine katılan çocukların bu tür faaliyetlere olan ilgisi ve ihtiyacı devam etti. Parklarda, çay bahçelerinde veya mahallenin kahvesinde sürdürülen etüt çalışmaları 2010 yılının başında Akşemsettin İÖO’nun boş sınıflarında devam etti. Ardından kurumsal bir kimlik kazanmak ve bir mekânda bu faaliyetleri yürütebilmek adına Mart 2010’da Sulukule Gönüllüleri Derneği kuruldu.

Kentsel dönüşüm projeleri öncesinde böyle bir ihtiyaç yok muydu?

Bence bu tür yoksul mahallelerin hepsinde bu tür yerlere ihtiyaç vardır. Dernek olması gerekmez, sivil toplum kuruluşu olması da gerekmez. Aslında olması gereken, devletin sağlayacağı koşullarda bu tür ihtiyaçların giderilmesidir.

Sulukuleli ailelerle ve çocuklarla ne sıklıkta görüşüyorsunuz?

Hemen hemen her gün diyebilirim.

Sulukule sakinlerinin bu çalışmalara tepkileri nasıl oldu? Aileler yardımlarınızı kabul etmekte tereddüt yaşadılar mı?

Sulukule Platformu gönüllüleri yıkımların başlangıcından beri mahalledeydiler yani yaklaşık 2005’ten bu yana diyebiliriz. Platform üyelerinin mahalle ile fiziksel ilişkisi daima sürdü ve dernek de platformun bir parçası olarak kurulduğunu her zaman belirttiği için dolayısıyla aileleri çok uzun zamandır, dernek kurulmadan önce de, tanıdığımız için hiçbir zorlukla karşılaşmadık. Aksine, derneği sahiplenip benimsediler, mahallelerinden komşularından ayrılan kimi kadınlar derneğe sohbete gelmenin onlar için çok iyi olduğunu söylediler hep.

Bu süreçte sizin çekinceleriniz neler oldu?

Hiçbir çekincem olmadı. Mesleğimin (Şehir ve Bölge Planlama) etiğini sorgulama sürecine denk gelen bir buluşmam oldu mahalle ile diyebilirim.

Çocuklar ile dernek dışında sosyal aktiviteler düzenliyor musunuz?

Evet, yazın müze ve botanik bahçesi gezileri yaptık. Kasım ayında da tiyatroya götürdük. Servis sağlama sorunu yaşadığımız için çok fazla mahalleden dışarı çıkaramıyoruz çocukları. Ancak bu tür gezilerin onlara çok iyi geldiğini gözleyebiliyoruz.

Bugüne kadarki çalışmalar sonucunda gözlemlediğiniz değişimler nelerdir, örnek verebilir misiniz? Hedeflenen tabloyu anlatır mısınız?

Çocuklar üzerinde gözlediğimiz çokça olumlu değişim var elbette. Sulukuleli çocukların yaşadıkları yıkım süreci sebebiyle okulla ilişkileri daha da zayıflamıştır. Devamsızlık, okulu terk gibi ciddi sorunların artık daha da azaldığını görebiliyoruz. Bir takım davranışlarında olumlu anlamda değişim, dersinin başına oturup yapma sabrının gelişmesi görebildiğimiz en belirgin değişimler. Hedefimiz ise, pek çoğunun okul başarısı yaşıtlarından düşük olan (bu durumda yıkım ve bıraktığı travmaları en büyük etkendir) çocuklarımızı, o seviyeye yetiştirebilmek.

Dernek merkezi neden Karagümrük’te? Özel bir sebebi var mı?

Sulukule’deki Hatice ve Neslişah Sultan Mahalleleri’nde 3.500 Roman ikamet ediyordu. Mahallelerinden zorunlu göçle çıkarılan Sulukuleliler İstanbul kent merkezine yaklaşık 45 km uzakta bulunan Taşoluk’a gönderildiler ve buradaki TOKİ evlerine yerleştirildiler. Ancak ağır ödeme şartları, işsizlik ve yaşam koşullarının zorluğu (kira, aidat vs) nedeniyle Taşoluk’a gönderilen yaklaşık 317 ailenin 2’si dışında, Taşoluk’a yerleştirilen aileler yeniden Sulukule yakınlarına, Ayvansaray, Balat ve Karagümrük civarına yerleştiler. Dolayısıyla Sulukulelilerin büyük çoğunluğu derneğe erişebilir vaziyette.

Çalışmalarınızda çevreden olumlu ve/veya olumsuz dönüşler aldınız mı?

Dernek ilk kurulduğunda, sokakta pek tanınmamamız dolayısıyla çekinceli ve kimi zaman olumsuz tepkiler aldık. Ancak komşularımızın bizi tanıması ve bu tür olumsuz yargılarda bulunanlara neler yaptığımızı anlatmaları sayesinde, civarla ile ilgili sorunumuz kalmadı. Ancak kimi zaman, çocuklarla ilgili önyargı sahibi esnafla karşılaşabiliyoruz ve bu tepkiler bize gelebiliyor.

Konuyu biraz değiştirecek olursak sizin için “Gönüllülük” kavramı nedir ve neden gönüllüsünüz? Evinizde bir bardak demli çayınızı yudumlamak dururken neden böyle bir uğraş içindesiniz?

“Gönüllülük” kavramı benim için ne ifade eder, hiç etraflıca düşünmemiştim. Ama neyi ifade etmediğini gayet iyi biliyorum; iyilik yapmak değil, iyilik yapıp görevini yerine getirmek hiç değil! Burada yaptığım çalışmalar belki bir anlamda gönüllülük başlığı altına girebilir ama bence, benim burada kendimi koyduğum nokta daha farklı sanıyorum. 2-3 gün derneğe gitmesem, çocukları görmesem ciddi ciddi özlüyorum. Çocukların da bize karşı hislerinin böyle olduğunu görünce, daha çok bağlanıyor insan. Yazın 1 hafta kapatmamızda bile ciddi ciddi hesap sormuşlardı bize, derneğin kapanmasını onlar hiç istemiyor, biz de oradan çıkamıyoruz.

Dernek dışındaki hayatınız ile Karagümrük’teki arasındaki dengeyi nasıl sağlıyorsunuz?

Sağlayamadığım çok zamanım olmuştur. Bu da deneyim kazanarak edinilebilecek bir yetenek sanırım. Bunu yavaş yavaş dengeye koymaya başladığımı düşünüyorum. Bizim durumumuz biraz da sahada çalışan kişi azlığından kaynaklanıyordu. Hep gözümüzün arkada kalması; açtığımız, kuruluşuna tanık olduğumuz derneği çocuklara yettiği kadar açık tutamayışımız gibi sebeplerle 3 kişi yetişebildiğimiz kadar açmaya çalıştık geçen kış boyunca. Ama bu yıl, daha önce de söylediğim gibi TOG’lu gençler sayesinde gerçekten benim gözüm arkada kalmıyor ve çocuklar için yeterli seviyede derneği açık tutabildiğimizi düşünüyorum.

Başka derneklerle ya da sivil toplum kuruluşlarıyla çalışmalarınız var mı?

Balat’ta bulunan Mavi Kalem Derneği ve Toplum Gönüllüleri Vakfı (TOG) ile işbirliği halindeyiz. Mavi Kalem’den geçen yıl bize dönem dönem gönüllüler destek olmaya geldiler. Bu yıl da TOG’dan geliyorlar.

Derneği nasıl ayakta tutuyorsunuz, maddi ve manevi motivasyonlarınız neler? Karşılaştığınız zorluklar nelerdir?

Dernek yakınlarımızın ve onların yakınlarının kurduğu ağ sayesinde kişisel bağışlarla ayakta duruyor.

Biraz kent kavramı üzerine yoğunlaşalım. Sizin için “Kent” neyi ifade ediyor?

Benim için kent, bugün artık büyük kutuplaşmaların, eşitsizliklerin mekânı haline geldi. Sadece Türkiye’nin büyük kentleri için değil, genel olarak dünya ölçeğinde de düşünebiliriz bu süreci, ne de olsa “küresel”leşiyoruz. Dolayısıyla her konuda birbirinin tam zıttını kentte görüyoruz, bir yerden bir yere giderken değişimi fark ediyoruz. Kendi içinde homojen kitleleri barındıran büyük bir heterojen yaşam alanı kent bana göre.

Bunca çalışmanın ve adanmışlığın ardından kent içinde Sulukulelilerin yerini tasvir edecek olsanız nasıl anlatırsınız?

Sulukuleliler bu kentte en merkezde yaşıyorlardı, yıllardır mekânları orasıydı. Şimdi oradan zorla tahliye edilmiş olsalar da, yine kendi mekânlarındalar. Romantik öngörümü yinelemek istiyorum; kentin merkezinde bu kadar farklı ve lüks konut dokusu içinde yaşayacak olan yeni sakinler buraya ait olmadıklarını bir gün algılayıp, buradan kendileri gidecekler.

Homo Insurrectus ekibi olarak sorularımızı cevapladığınız için teşekkür ederiz.

Creative Commons Lisansı
“Sulukule İstanbul’un Neresinde? Ya “Lotus Çiçekleri”?!  ” isimli eser Creative Commons Lisansı ile korunmaktadır. Eserin lisans kapsamında kullanımı hakkında ayrıntılı bilgi için tıklayınız.
No comments yet

Yorum bırakın